bildiğim kadarıyla (totomdan atıyor olabilirim) bu dim olayı rezistansla ayarlanıyor. yani devreye giren enerji 60W ama içerde bi kısmı hiç ediliyor.

ytd. :)

baban yanlış biliyor. kısılırsa daha az elektrik harcar. sizdeki teknoloji böyle yani. eskilerin kısma işlemi daha farklıydı.

O da eskilerden yola çıktı, kalifiye balta sapının dediği gibi olduğunu söyledi, çektiği enerji aynı fakat bu içeride hiç edilerek ışık şiddeti düşürülüyor gibi

bohr +1. eskiden anahtar dimmerlar vardi ampulde dimmer yoktu. anahtar dimmeri da kisiga aldiginda ampulden cizir cizir sesler geliyordu.

edit: ayrica ampulun 60w oldugundan emin misin hocam? yanlis bakmis olmayasin? led ampulde hic duymadim 8 olur 10 olur ama 60 cok.

@Nibba dediğin gibi 9w ben normal ampulde 60 lık ışığa denk geliyor onu söyledim
www.amazon.com.tr

babaya 60w denir mi hocam kalbine indirme adamcagizin :) de ki baba bu yeni teknoloji led diye bir sey. 9watt yakiyor ama 60watt isik veriyor. o aldigin ampulden bende de var birkac sene once aliexpressten cakma markalilardan almistim bir suru. kisinca daha az yakiyor emin olabilirsin devreyi inceledim cunku.

Az ışık = az enerji tüketimi.

Bunun aksi zaten enerjinin korunumu kanununa ters. Ancak ışığın azaldığı ve direncin arttığı bir yöntemle mümkün olabilirdi, yani gelen elektriğin bir kısmını ısıya çevirecek bir direnç olmalı devrede. O da fazla ısınmaya sebep olur ve aşırı mantıksız olur. Yani senin düşüncen doğru.

:))) oradaki 60 watt inkadescent lambadaki 60 watt'a eşdeğer olan 60 watt, etiketinde de öyle yazar

Babanıza oturup PWM (Pulse width modulation) konusunu araştırıp anlatıyoruz. Diyoruz ki işler artık eskisi gibi değil, kullanmayacağımız kısmı bir direnç vs üzerinde ısı olarak harcamıyoruz. Bunun yerine bir kare dalgadaki "dolu" kısmımları arttırıp azaltarak gerilim seviyesini ayarlayabiliyoruz.

Uygulamalarda ekranın sürekli açık kalması uygulama geliştiricisinin ekleyebileceği bir özellik. Kullanıcı olarak böyle bir ayar yapamıyorsun. Sadece her zaman ekranı açık tutma ayarı var. Bu da uygulamada ya da ana ekranda fark etmeksizin ekranı sürekli açık tutar.

yanden navigasyon, google maps harita uygulaması olduğu için böyle oluyor.
google maps'de navigasyon ayarlarsanız o da kapanmayacak.

Evet googleda gidilecek bir yer seçince kapanmıyor. Teşeklürler.

benim 11.12.13 trafiğe çıkışlı aracım şu an 86800 km'de. yani benim için çok normal sizin verdiğiniz örnekteki durum.

benim iş-ev arası çok yolum yok. bir kez yunanistana gittim, uzun yolum da var biraz. ona rağmen durum böyle.

Normal.

düz hesap 47,000 / (365*3) = 42
günlük 42 km gayet normal eğer ev-iş arası sürekli arabayla gidiyorsanız.

yıllık 15.000 km çok normal bir kullanım araba için.
Ne çok ne az diyebiliriz.

çok değil. 3.5 yılda 150 bin yapanlar var.

Evet gayet iyi, tam ortalama. Benim de o kadar aşağı yukarı.

Bence az bile. Yıllık 20 bine kadar normal.

benim yaklaşık 7 aylık arabam 27bin km'de.
hanımın 5.5 yaşındaki arabası 35bin km'de.

Krem vs. almıyorlar. Silikon da akışkan olduğu için almayabilirler. Çöpe atmak zorunda kalabilirsin. Bagaj vereceğin valiz varsa direkt onun içine at derim.

Bagajda da olsa ben almazdım, görünüşü nedeniyle scanner'da bakıp bavulu açtırabilirler vs vs. Yurt dışında ucuzsa uğraşmaya değemez.

bagaja ver kafan rahat etsin. ilk kontrolden geçip ikincide takılırsan alet çöpe gider.

i.ibb.co

mavi ile yazılanlar font isimleri.

hocam çok sağol ama en yakını legitima oldu soru işlareti hariç hepsi benziyor gibi. takıntı yaptım biraz bulmak istiyorum :)

adobe garamond'a benziyor.

cevap veirlmiş ama böyle bir sorun ile tekrar karşılaşırsanız, font'u kendi başınıza bulmak için bir websitesi var: WhatheFont

Bu adresten ulaşabilirsiniz:
www.myfonts.com

buraya fontunu öğrenmek istediğiniz yazının görselinia yükleyerek cevabı bulabilirsiniz.

HDMI (ya da hangi arabirim ile bağlanıyorsan) girişi patlamış olabilir. Genelde VGA kabloda yaşanan bir problem. bazı pinler yamuldu ise böyle karışmış olabilir. HDMI'da da VGA gibi RGM mantığı var mı emin değilim ama başka bir şey gelmedi aklıma.

hdmi ve dvi var anakartta. ikisi ile de bağlanmaya çalıştım. dvi cevap vermedi. hdmi da kırmızıydı. işlemciden mi acaba falan diye sökerken tamamen gitti . artık bios bile yüklenmiyor. pili çıkardım,jumper denedim ı- ıh . garantisi var ,henüz 4 aylık moboydu.

durumun display cikislariyla hicbir alakasi yok ki. bios guncel mi hocam?

Kendi isteği ile keyfi istifa edemez anlamına gelir.
Mobbing yapılırsa (yapıldığını kanıtlayabilir durumda olması gerekir) bu maddeden dolayı tazminat alamazlar diye düşünüyorum.

Başka problem derken, eğer işyeri kaynaklıysa bir şey talep edemezler. 12 ay sonra, keyfi ayrılmak isterse (başka firmaya geçiş vs.) o zaman eğitim ücretini alabilirler.
Yalnız eğitim masrafı + 18 ay maaş kısmını anlamadım. 18 ay boyunca eğitim dışında başka bir şey yapmayacaksa mantıklı da aksi halde +18 ay maaş kısmı mantıklı değil.

Temelde eğitim veriliyorsa (bazı eğitimler çok maliyetli olabiliyor), belli bir süre çalışma şartı evet olabiliyor.

Benim önerim, önümüzdeki 18 aydaki olabilecek durumlarla ilgili detaylı olarak görüşsün ve bunu yazılı olarak işyerinden alsın. Örn. zam döneminde zam oranı min. enflasyon oranı kadar olsun gibi. Böylelikle korktuğunuz şeyler başınıza gelmez.

Yasallığını bilemiyorum ama bu çoğu büyük firmada olan bişey. Bankalarda da var. İşbankasında var mesela net olarak bildigin.

Dolayısıyla yasal dayanağı vardır diye tahmin ediyorum. Sıkıntılı maalesef evet.

eğitim masrafı tamam ama maaş kısmı aklıma yatmadı pek. onu çıkartabilirse sözleşmeden mantıklı ama herkese imzalatıyorlarsa çıkarmazlar gibi geliyor

Maaş falan kesemezler, kanunlar sözleşmelerden üstündür, öyle 18 aylık maaş konusu olamaz.

Eğitim bedelleri ve eğitim sonrası süre için yorum yapamıyorum.

Birçok iş sözleşmesinde yer alıyor artık bu madde. Çoğu uygulamıyor firmaların ama bu firma uygulasa bile 18 aylık maaşını alamazlar. Kanun sözleşmeden üstündür +1

Öyle bir dünya yok yani.

valla hepinize teşekkür ederim. birebir sorduklarım bunları söyleyemediler.

inorganik fosfat demekmiş.

"ATP'nin bozunumu ADP ve inorganik fosfat (Pi) oluşturur, ADP sonra AMP ve Pi olarak ayrıca bozunur. ATP'nin bir diğer bozunum yolu AMP + PPi şeklindedir."

Gitmende bir engel yok tabii ama lokal açılma olur mu o kısım meçhul. Ben iç turizmi hareketlendirmemek için lokal açılma olacağını sanmıyorum.

Bence;

Vaka sayıları azalan yerlere gece sokağa çıkma kısıtlamasını saat 00:00 a kadar uzatcaklar
Hafta sonu 1 gün de sabah 10 ile akşam 21:00 a kadar serbest bırakacaklar
Dışarıdan (izin belgesi olmadan) vaka sayısı az olan şehirlere girişlere izin vermeyecekler

lokal açılma olacaksa , şehirlerarası seyahate kısıtlama getirilecektir.

her şey normal, istediğin fon alınana kadar vakıf kendi fonuna koymuş parayı iyi işte boş durmamış olur:), istediğin fon da yarın portföyünde gözükür iptal etmeni gerektirecek bir şey yok:)

Fonu almak istediğinde bir gün sonra alıyorsun, hesabında da 2. gün görünüyor. Ben böyle biliyorum. Fonların fiyatları zaten her gün sabah 9'da değişiyor. Hisse gibi hareketli değil.

eeeeyvallah

Devlet memuru olan komşum mart başında sokağa çıkma yasakları bitecek diye duyum almış, ay hadi inşallah...

Turizm sezonu ne zaman başlıyorsa (sanırım nisan sonu gibi) açılır herşey

Mart içinde kalkar bence de. Restoranlarda 45 dakika sınırı gibi bir haber çıkmıştı. Aşırı saçma ama hiç yoktan iyidir.

Maske için 2023'ten önce bence yasak kalkmaz. Daha kaç kişi aşılandı ki?

kamu çalışanları aşılanır, turizm sezonu başlarsa önlemler gevşer.
mart sonu nisan ortası gibi düşünüyorum.

vakalar ve ölümler hep artacak yaz boyunca ama geçen yaz gibi açık olur her yer. son baharda diğer önlemler (çalışma saatleri vs.) de gevşetilir.

Turizm sezonunun başlaması ve yazın gelmesiyle biter. Turizm sezonu kapanışı ve yazın bitmesiyle geri gelir.
Geçen senenin birebir tekrarı olacağını,
Gerektiği şekilde aşılamanın yapılabileceğini düşünen arkadaşların da çok iyimser olduğunu düşünüyorum.

Bilgiler geri getirilmek istenirse getirilir. Ama verdiğin servis geri getirmek ister mi? Bunun cevabı: niye getirsin?

Yersiz bir endişe bence. Yapman gereken başka bir şey yok. Hiç açılmayan bir bilgisayar olsa mesela içindeki bilgilerle vermek durumunda kalacaktın. Servistekiler de "yeni bilgisayar gelse de milletin fotolarına baksak" diye beklemiyordur eminim.

neden format atıyorsunuz? oradakiler hard disk'tekileri görmesin diye mi?

@co2s2 evet

bunların ikisi aynı şey değil ki. biri normal usbye çeviriyor, diğeri lighning, micro usb'ye falan çeviriyor. ben orjinalini aldım, bilgisayara 10-20 bin tl verip 200 liralık adaptörden kaçmadım zira usb-c şarj edebilecek derecede güç de iletebildiği için bir aksilik olursa cihaza zarar verebilir.

Bunlar farklı şeyler +1

İkincisinin usb kısmı dişi değil. Sadece usb için olanı değil usb, hdmi, ethernet, sd card vs. için dock'lar var onlardan al bence. Philips'in ürettiği vardı mesela

cutt.ly

Bunu alırsan hem daha güvenli hem de işlevsel.

edit: link düzgün gelmemiş. Mobilde fark etmemiştim. Onu düzelttim.

Riskli ama ana arterlerde sorun olacağını sanmıyorum. Sürekli bir trafik var zaten kar, buz kalmıyor ana yollarda. Yine de hıza dikkat etmek lazım. Hava soğukluğu nedeniyle lastiklerin yol tutuşu düşer.

Çıkılır

İstanbul için konuşuyorum tabi

Sorun olmaz. Ara sokaklarda suratli gitmeyin kafi.

Bugün kocaeli istikametinde epey sağda bekleyen ya da patinaj çeke çeke ya da kaya kaya giden araç vardı.
Yağış bugünkü gibi olursa sıkıntı

Paslanmış olacağını sanmıyorum. Ben olsam gerek görmezdim. Kolonya ile güzelce temizleyip yarayı kapat.

çok büyük ve derin bi yara değilse gerek yok. derin ve kirli yaralarda 5 yıl geçtiyse yapılması gerekebilir ama basit ve temiz yaralarda 10 yıl kadar koruyucu aşıdan sonra.

Merhaba,

Geçmiş olsun. Tetanozun pas ile pek ilişkisi yok aslında. Sadece tozlu/paslı/kirli ortamlarda bulunma ihtimali daha yüksek. Hem içinizi rahatlatmak için hem de ileride kendinizi korumanız için aşı olmanızı tavsiye ederim.

toprakla doğrudan temas etmiş olması gerek. her pas, tetanoza neden olmaz.

az önce tetanos aşısı yaptırmak istediğim için bakanlığın yazılarını okudum.
yetişkinlerde 10 yıl koruyuculuk varmış.
onların yalancısıyım.
ayrıca tetanos çok kötü bir hastalıkmış. gözüm korktu. yarı aile hekimime gideceğim randevu almak için.

sağlık ocağında anneme yapılan aşının koruyuculuğu 1 yıl denmiş sanırım. o iş biraz karışık galiba :)

bugün ilk dozumu oldum ve taze bilgileri buraya da yazayım. işine yarayan çıkar belki.
aşı için randevu almaya gerek yokmuş. aile hekimine gidince hemen yapıyorlar. hemşire, yanma yapabileceğini söyledi fakat ne aşı sırasında ne sonrasında azıcık dahi rahatsızlık hissetmedim.

toplamda beş doz aşı olunursa koruma süresi 10 yılmış fakat sadece iki dozla bırakılırsa daha kısa süreli koruyormuş.

verdikleri aşı kartında yazdığına göre her aşının arasındaki azami süreler şöyle:
1. doz + 1 ay + 6 ay + 1 yıl + 1 yıl

Hırsızlık yapacak adam meyve sebze mi çalar? Orada kamera falan vardır zaten. Adam bi kilo portakal yiyeceğim diye suç mu işlesin?

mopas'ta guvenlik gorevlileri oluyor genelde.

2. Dizel motor sevmediğimden

Yılda 25 bin kilometrenin üstünde kullanmayacaksan dizel alma derim. O aradaki fiyat farkı kendini çok uzun yıllar sonra amorti ediyor (hesaplamak lazım tabii)

Bir de dizel aracın masrafı daha yüksek oluyor. Gürültülü çalışması da cabası.

Bu tamamen senin kullanım senaryon, ihtiyaçların ve planlarınla alakalı. Yılda yapacağın km, uzun yol veya şehir içi kullanım oranın misal, otonom özellikleri ne derece kullanacağın vs. ile ilintili.

2.seçenek

Hiçbir uygulamada mı yanmıyor, yoksa spesifik uygulamalarda mı böyle?

Bir de telefonun üst kısmında (ahizenin ve sensörlerin olduğu) bir şeyler var ise yakınlık sensörü nedeniyle ışık yanmıyor olabilir.

cdn.unlockboot.com

Bu görseldeki gibi o kısmı kapatırsan mesela ekran bildirimlerde açılmaz.
(görselde düzgün çalışmadığını anlatmaya çalışmışlar. normalde aramalarda elini oraya koyunca ekranın kapanması lazım)

hiçbir uygulamada gelmiyor. en cok whatsapptan dolayı rahatsızım. yakınında bir şey yok aslında o bölgenin. ama olmuyor....

Ayarlar / Bildirimler menüsünde yer alan "Önizlemeleri Göster" seçeneği ne durumda?

önizlemeler geliyor. ama ekrana dokunmadan göremiyorum.

Rahatsız Etme modu açık olabilir mi? Pilin orda hilal şeklinde ufak bir simge olur eğer açık ise. Çentikli ekranlarda kontrol merkezini açınca gelir o hilal simgesi.

Bir de bildirimlerin düşeceği başka bir cihaza bluetooth ile bağlı olabilir misin? Apple Watch, Mi Band vs. gibi? Bildirimler akıllı saate/bilekliğe düşüyorsa ekranı açmayabiliyor iPhone "nasıl olsa saat titredi, bildirim gitti" mantığı ile.

çok teşekkür ederim. evet aslında apple watch kullanıyorum. hem ona hem ona olamaz mı bildirimler. kesin vardır bi ayarı da ben bulamadım. apple watchuma da whatsapp bildirimleri gelmiyor zaten. bildirimlerden çok çektim :)

Kırılmaz cam diye bir şey yok tabii ki :)

Kırılan şey telefonun ekranı değil de ekrana akılan cam olsun diye kullanıyoruz onu. Ben 9H yazan esnek olan filmlerden kullanıyorum. Hem dayanıklı oluyor, hem de telefonu kalınlaştırmıyor. Öneririm.

ben spigen takmıştım 1 sene önce, 2 gün önce mi ne düştü cam parçalandı telefon ekranı sağlam. bir tane daha aldım :)

Ben de Buff marka kullanıyorum ciddili bir düşürme yaşamadığım için bilemiyorum ama.

Tabii ki hayır :)

10 bin kişi başvuruyor bazı ilanlara, 10 bin kişi arayıp durumu sorsa bu durum hoş olur mu?

Ben işe alımcı olsam ve başvuran beni arasa "durum nedir?" diye. Elendiniz, iyi günler der kapatırdım heralde :D

bunun en iyi yolu firmanın ilgili departmanından birine ulaşman. IK'ya ulaşmak çok etkili olmayacaktır.

Firmanın varsa instagram hesaplarında gezinin, benim birkaç kez yaptığım başvuru sonrası instagram'dan firma personelinden mesaj almıştım.

Yoksa iş ilanında eksik gördüğünüz ya da aklınıza takılan sorularla ilgili firmaya ulaşabilirsiniz.

eğer sen de o ilana gerçekten uygun bir profilsen, geri arıyorlar mülakat için.

bir ilan için başvurduğumda kesin ararlar beni demiştim, ertesi gün aramışlardı. iş tanımı, geçmiş tecrübelerine uyuyorsa, ararlar.

Firmada çalışıp ilanı açabilecek kişiyi ya da olası yöneticiyi linkedinde bulup mesaj atın. Firmanızdaki şu pozisyona başvurdum şu özelliklerimden dolayı ilanla ilgiyim vs deyin.

İsteyenin bi yüzü kara.. İKcının onlarca başvuru arasından sizin ilanınızı incelemesi için bunu yapmanın zararı yok.

Şansın yaver giderse bunları yapmadan da ararlar. Ama o ilan Türkiye'de ise, kimse kusura bakmasın Türkiye'de İK potansiyeli büyük ölçüde sıkıntılı. O nedenle kişisel efor harcamak gerekiyor.

linkedinden firmanın ik sını ekleyip mesaja at. Ben hep bunu yapıyorum, işe yarıyor. Hevesli olduğunu gösterir.

Telefon etme, linkedin'den mesaj ya da email at. Vakti varsa cevap verir, yoksa yapacak bir şey yok ama en azından rahatsız etmemiş olursunuz.

TL DR: LinkedIn'den mesaj at.

Telefon etme ama mesaj ya da mail olabilir. İşe alım sürecinin İK'dan sonraki kısmını sürdürdüğüm, teknik mülakatını yaptığım veya direkt alımı yönettiğim projelerimiz oldu. İlgili olduğunu göstermek güzel bir şey.

Fakat arama konusunda ise durum diğer arkadaşların belirttiği gibi. Birden fazla kişi aradığı zaman insanların zamanını gasp etmiş oluyorsunuz biraz. Aynı şekilde, aynı kişiden birden fazla mesaj/mail vs. geldiğinde de artık tacize girip rahatsız ediyor.

Yazildigi gibi IK'ya ulasmak cok mantikli degil ama departmandan birilerine (tercihen mudur) ulasmayi deneyebilirsin.

Ayrılık sonrası çekilen acının normal süreçten daha uzun sürmesini hayattaki boşluklara bağlamak mantıklı geliyor bana. İş/arkadaş/aile durumların nasıl? Onlarla olan ilişkilerinde de mutsuzsan, hayatta sana mutluluk veren az şey varsa, geçmişe duyulan özlem onulmaz bir hale gelebiliyor. Sende bu özlem eski kız arkadaş olarak tezahür etmiş, onunla mutluymuşsun o günleri arıyorsun.

Çözümü ne dersen, hayatındaki diğer paydaşlarla mutlu olmak. İyi ve mutlu bir iş, iyi bir arkadaş çevresi, kısacası bu özlemin yerini ikame edebilecek şeyler. Bunlar her zaman mümkün olmuyor, hele şu koşullarda. Belki psikolojik bir yardım alabilirsin daha iyi gelir.

Rüyalar gerçek hayattan çok daha yoğun duygular içeriyor.
Atıyorum, bir kızla tanışıyorsun, "aa ne hoş kızmış" diyorsun. Hepsi bu. Sonra rüyanda görüyorsun. Bir bakmışsın kıza aşıksın. Uyandıktan birkaç saat sonra "ne alaka?" oluyorsun.

Rüyanda da eski kız arkadaşını görmen sana yoğun duygular yaşatmış. Gerçek hayatta karşılaşsan bu kadar yoğun hisler yaşamazdın eminim.

Eğer tekrar birlikte olma şansınız yoksa başka insanlarla tanış, üstesinden öyle gelirsin. Tabii ki hiçbir zaman unutman mümkün değil. Zaman zaman aklına gelecek yine ama bir yerden sonra "böyle de bir ilişkim olmuştu" diye gülüp geçersin.

Benim 3 seneye yaklaşıyor. 2 sene civarında o çöküş bitti. Hep güzel hatırlıyordum. Ama çok büyük bir aşkı avuçlarımın içinden kaçırmışım gibi hissediyordum. 2 sene civarında bu bitti. Sonrasında yeni biri ile tanıştım. Çok daha büyük bir sevgi ile seviyorum. Derken babamı kaybettim ve aşk meşk işlerinin ne kadar da çocukça olduğunu düşünmeye başladım. Şimdi bir şarkıda duygulanmak, eski sevgiliyi hatırlayıp efkarlanmak babama ihanet gibi geliyor. Belki saçma diyeceksiniz ama ben bunu yahudilerin Auschwitz sonrasında şiir yazmak barbarcadır demesine benzetiyorum. Bu bilgi sana çözüm olmayacak. Fakat paylaşmak istedim.

hayatini anlamlandirmani oneririm. logoterapi yi bir arastir istersen.
su kitabi okumani ozellikle tavsiye ederim.
viktor e. frankl - insanin anlam arayisi

evet halkımızda var maalesef böyle bir şey.

gurcistanin parasi bizden degerli neden gelsin ki?

Yav insanı sinirlendirmeyin. İnsanlar üniversitesini okuyup yüksek lisansını yapıp işsiz kalıyor siz karadenizde neden fındık toplamıyorlar diyorsunuz. Oldu ya okuyup okuyup amelelik yapalım iş beğenmiyor olmamak için. İşsizlik var hemde aşırı derecede işsizlik var. İşveren çalıştıracak işçi bulamıyor çünkü rezalet şartlar sağlıyor. Karadenizde fındık toplamaya iyi para verilse karadenizliler salak mı onlar kendisi toplar zaten.

harbi beğenmiyorum ben. ama kabul de ediyorum işi sonra öf pöf yaparak yapıyorum. herkes de beni bundan dolayı suratsız bilir.

Evet iş beğenmiyorum. Ben 10 yıldır otomotiv sektöründen mühendis olacak çalışıyorum. Ekip yönetmişliğim var. Bana bu saatten sonra 2-3 yıl tecrübe istenen pozisyonlar için gelen teklifleri düşünmüyorum bile. Her önüme gelen işi beğenme gibi biz zorunluluğum mu var?

Bir de fındık toplama işi denmiş. Oldu, çıkıp fabrikanın tuvaletlerini de ben temizleyeyim iş yok piyasada diye.

Asiri bir universite ve hatta yuksek lisans mezunlugu enflasyonu soz konusu. Herkes beyaz yaka olmak istiyor ve issizlikten kastimiz buysa evet herkese yetecek kadar beyaz yaka is yok.

Bir de egitim kalitesi cok tirt ve cogu okunan universitenin, alinan yuksek lisans diplomasinin bir degeri yok. Dolayisiyla birisi "benim yuksek lisansim var findik toplamam" dediginde (herkes icin gecerli degil ama azinsanamaz sayisi) aslinda layigi findik toplamaya daha yakin cunku daha komplike bir is icin kalifiye degil.

genellemek yanlış ama ne yazık ki bence de doğru bir durum.
bir mühendislik firmasında yöneticiyim. mülakata gelenlerin %90'ında müthiş bir özgüven var (bu kötü birşey değil) ama CV'ler bomboş. hadi diyorum CV boştur da belki kendisini sözlü ifade ediyordur, konuşuyorum adayın içi de boş. konuşmadan çok net algılıyorum ki adam işi de beğenmiyor ki çok net söyleyebilirim: piyasanın üstünde maaş ve çalışma şartlarına sahibiz. "yok ben seyahat etmem, yok ben ofiste oturmayı sevmem, halamın bıyıkları var ona amca derim"... iş beğenmiyorlar. kimsede kariyerime bir noktadan başlayayım da yükseleyim düşüncesi yok. herkes CEO'dan başlamak istiyor halbuki tecrübe etmek için önce CEYO'dan başlamak gerekir.

Yalan dolan.
Üç kuruş paraya köle olmayi kabul etmeyince is begenmiyor oluyoruz.
Zamaninda daha 1 ay olmuş olmamis, is bulamayinca daha alt kademe bir ise bakmistim, bir forwarderda calismak.
Ise gomlek kravat geliyorsun, asgari ücret, her gün mesai var ama mesai parasi yok, haftasonu cumartesileri calisiliyor. O an belki dedim sirf is olsun, sonra benim mentor gibi olan birini aradim, piyasanın sağlam adamlarindan, güldü telefonda, bir de s.kslermis bu ne saçma sey dedi, kabul etme sen bulursun dedi. Sonrasinda iki hafta sonra normal calisma, haftasonu yok iki is buldum 2500liradan o donem asgari 1200 falandi, birine girdim.
Kısacası ben köle gibi çalıştırilmadim diye is begenmedim oluyor.

Türkiye'de is hayati kalitesi cok düşük. Ben Avrupa'dayim ornek veriyorum (hep de bunu diyorum) carrefourda çalışan adamin sartlari;
Asgari ucret
Alisverisinde %10 indirim
Bir maas ek para
Kar payi
35 saat calisma
35 gun tatil ki daha yükseğe çıkıyor bazı eklerle
Zorunlu ek sağlık sigortasi

Bu sebepten carrefourda calisan adam mutlu, bimde çalışan kişi malesef mutsuz haliyle yüzüne gülemiyor bile.

O yüzden hayatimda duyduğum en boş şeyler bunlar. Herkesi üniversite mezunu yapip, bunla övünen ülkelerde anca olur.

dogru. is yaptiracak adam bulamiyorum, dijital sektordeyiz. herkesin beklentisi milyon dolarlar. ceplerinde 5 tl yok, babalari bakiyor, ama calismiyorlar. is yapmak istemiyorlar, surekli ulkeye lanet ediyorlar. 5 dakika calisayim 500 bin dolar kazanayim kafasinda gorustugumuz herkes. dizilerdeki hayati istiyorlar.

Boşa çalışıyoruz hissi, iş beğenmemeye yol açıyor. Verilen 3,5-4 bin tl maaşlar da bi nebzeye kadar tamam ama ( başlangıç için ) istenen şartlar insanlık dışı. Bazı yerlerde ayak işlerini yaptırıyorlar, bazı yerlerde fazla fazla çalıştırıp sızlanmamalısın diye mobbing uyguluyorlar, üniversite mezunu adam bu durumda tabii ki iş beğenmez. Aldığın 4 bin tl’nin de değeri olmayınca haliyle absürt bi durum oluşuyor. Alım gücü olan bi ülkede gayet alınabilen standart bir maaş olan 1800-2000 kazansa millet mesela başlangıçta şikayet edecek bir allahın kulu var mı ? Paranla dünyaları alabiliyorsun çünkü çalışmaya şevkin oluyor, ay sonunda belki paran birikiyor ya da hobilerine harcıyorsun. 2000 euronun getirdiği motivasyonu ve hayat standardını tr’de 13-14 bin anca getirir. Bunu verebilecek kaç işveren var ? 2000 euro gelişmiş bir ülke için halkın %80 inin alabileceği bir ücretken trde 13-14 bini halkın %5-10 u anca alıyordur ( belki almıyordur ). Ya gayet iyi olan 8 bin tl maaş alsan gram yemesen içmeden 1 yilda 96 bin tl yapar, bak hiç yemedin içmedin diyorum, 2007 model peugeot falan alabiliyorsun böyle ülke mi olur allahını seversen ?

O yüzden insanlar, yeni mezunlar türkiyede beyaz yaka olmak yerine almanya’da kasiyer olayım abi diyor. Taksicilik yaparım diyor, tr’de asla yapmayacağı mesleği yapıyor. Çünkü motivasyon var, alım gücü var. Tr’de yok, boşa çalışıyoruz hissi var.

Ben beğenmiyorum açıkçası. TR "kurumsal" yazılım sektörü leş gibi.

Devlet ihaleleri, kişisel bağlantılar vs. sayesinde patronculuk oynayan 5-10 tane aptal boomer güzel iş yaptıklarını zannedip boş zamanlarında kendilerini elliyorlar. Başka bir şey yaptıkları yok.

Altlarında gerçekten iş yapan (ama onu da kötü yapan) ölücüler var bi de. Onlar da karaktersiz oldukları için "fazla para almayalım ama kimse bizi ellemesin, aman başımız ağrımasın" diye hem piyasayı düşürüyorlar, hem de güzel iş yapılmasını engelliyorlar.

Sonuçta daha az paraya daha güzel iş yapabilmek mümkünken hem hayvan gibi paralar harcanıyor, hem de eldeki ürün çöp.

Kaçtım kurtuldum. Kalanları da allah kurtarsın.

İşler beğenilecek gibi değil. O işverenler Türkiye'nin en iyi üniversiteleri olan İTÜ, ODTÜ, Boğaziçi gibi yerlerden mezun, tecrübeli mühendis alıp haftada 45+ saate, mesai ödemesiz 4000₺'ye çalıştırmaya çalışıyorlar. bu kölelik şartlarını kabul eden olmayınca da "iş var, beğenmiyor kimse" diyorlar.

bir de "her diploma sahibi, iş bulacak, mezun olduğu alanda çalışacak değil ya" diye saçma bir bakış var. üniversite diplomasını duvara asılacak tablo sanıyorlar. aynı şekilde bunlar için iş bulamadığı için taksicilik yapan ya da tezgahtar olarak çalışan makine mühendisi "işsiz" değil mesela. aksine gidip giresun'da fındık toplamazsa "iş çok yiğenim, iş beğenmiyonuz siz" oluyor.

iş beğenmeme olayı var, şöyle var: mesela burada da arkadaşlar yazmışlar ben 5 sene ekip yönettim, şimdi jr işe girecek halim yok. adam aslında haklı, doğru söylüyor yani. ama türkiyede kalifiye insan gerektirecek yeterince iş açığı yok. yani kalifiye işçi fazlamız var, iş az adam çok. dolayısıyla kalifiye bir çok insan, aslında olmasından daha jr pozisyonlarda çalışmak zorunda kalıyor, dolayısıyla işi beğenmiyor, mutsuz oluyor. bu tamamen o diplomaları bol keseden dağıtmamızdan kaynaklanıyor maalesef. ben o yüzden bu arkadaşlara aslında olmamaları gereken bir pozisyonda olduklarını belirtmeye çalışıyorum ama bu onların suçu değil, devlet bir sürü vasıfsız gence o kadar diploma ve başarı pompaladı ki adamlar acayip bir şey olduklarını düşünüyorlar. hasbelkader 2 sene bi işte çalışınca birden ben acayipim abi ya triplerine giriliyor. yani ciddi birkaç üniversite ve bölüm dışında "ben ayak işi yapmam abi üniversite mezunuyum" denecek bi durum yok çünkü ayak işi yapmak için sırada bekleyen milyonlar bekliyor arkada. şu anda üniversite mezunu "çoğunluk" gerçekten o kadar hiç bir şey bilmiyor hiç bir şey öğrenmiyor ki, hakikaten bu adamlar fındık toplamayı öğrense memlekete daha faydalı bir iş yapmış oluruz.

mavi yaka perspektifinden bakınca da başka bir sosyolojik durum var. vasıfsız işçiler, özellikle gençler iş beğenmiyorlar, umursamıyorlar, zaten o işe girseler de, işi kaybetseler de hayatlarında çok bir şey değişmeyecek. çoğu kredi kartı borçlusu, yükselme yırtma umutları yok yani. öyle olunca sallayabildiği kadar sallıyor herkes. nolucak zengin mi olucam kafasında çoğu kişi.

sonuç olarak ben gençleri suçlamıyorum yanlış anlaşılmasın. ama herkesin ne olduğunu nerede olduğunu da net bilmesi lazım. aksi takdirde beklentiler gerçeklerle uyuşmuyor, üstüne sosyal medya etkisini de ekleyince mutsuz oluyorsunuz. burası avrupa değil yani bunu bilmek lazım, aldığınız üniversite avrupa üniversitesi eğitimi değil, iş olanakları da avrupadaki uluslararası şirketler gibi değil. burada karabük üniversitesi var, kardeşler holding var. onların sunduğu olanaklar da belli.

iş beğenmiyorum evet, konu para da değil bu arada. bak @garavel 13-14 iyi para halkın
%5-10 u alır demiş. ben o parayı hatta fazlasını alıyorum ama gene de mutsuzum. Çalışma motivasyonum sıfır çünkü insan gibi davranmıyolar, gecenin bir yarısı whatsappdan mesaj atıp maile cevap yaz demeler, pazar günü sabahın köründe arayıp hesap sormalar insanın bütün motivasyonunu yok ediyor. Üstüne de giderek fakirleşiyorum alım gücüm her geçen gün düşüyor. 2017 de aldığım para 3 bin euro ya denk geliyordu, şimdi onun yarısı bile etmiyor. Gayri resmi min %40-50 enflasyon var, devlet dalga geçer gibi %14,6 açıklıyor, patron %5 zam yapıyor. Nesini beğeneyim ben bu işin?

bütün ülkeyi üniversite mezunu yaparsan kimse iş beğenmez.
iş beğenilmeyen ortamda da kimse güvenip yein iş kolları açmaz.

bayburt üniversitesinde mühendislik okuyan adam kendini mühendis görüp, iş bğeenmiyor.
normal bir ülkede bu arkadaş meslek yüksekokulu okuyup sanayide iyi bir usta başı falan olacak halbuki.

haliyle noluyor? usta başına çırak arayan adam çırak bulamıyor, dükkan açmıyor.
kendini mühendis gören adam da, iş bulamıyor. çünk üaslında mühendis değil.

adam normalde 17 yaşında sanayide çırak olarak çalışmalıyken,
25 yaşında bayburt üniversitesinden mezun oluyor.

17 yaşında 1500 liraya çalışmak koymazken,
25 yaşında kendini mühendis sandığı için 2500 lirayı bğeenmiyor. halbuki dünyaya bundan fazlasını da katmıyor.

ülkedeki üniveersitelerin %90'ı kapatılıp çalışma yaşı düşürülmeli artık.

Beğenmem ve seçerim tabii. Kendimi iyi hissetmediğim bir alanda çalışıyordum, başka bir alana geçtim. Yine şartlardan rahatsız olsam, yine değiştiririm. Bu değişim sürecinde de bir süre işsiz kalmayı göze alabilirim.


Eğitim ve donanınımına güvenen ve minimum finansal standartı zaten olan insanlar (birikmiş paranız olur, devlet desteği olur, aileden gelir vs...) niye nefret edecekleri işlerde çalışsınlar?

bu işverenler o kadar boş konuşuyor ki. 4 yıllık mühendislik programını bitiren her genç senin işini en fazla 2 ayda öğrenir çatır çatır yapar. hangi okul olduğu da çok önemli değil. ben avrupa'da yüksek lisans yapıyorum kimse uçup kaçmıyor. herkes işi işte öğreniyor.

bunlarınki kezban tribi. aday çok diye sömürülmeye en yatkın olanı seçmeye çalışıyorlar hepsi bu. üniversite mezunu çok diye üniversite mezununun kalitesiz olması gerekmiyor. hayır yaptığın iş ne ki? ülkede kaç tane şirket kaç tane gerçek anlamda ar-ge yapacak mühendis arıyor? gerisi boş boş işler. mühendislik pozisyonundaki işlerin çok büyük kısmını 2 yıllık makine teknikerleri bile yapabilir. mühendise kendini gösterecek bir alan yaratılmamış. mühendis adam okulda termodinamik, mukavemet dersleri alıyor senin bu adamdan en büyük beklentin excel bilmesi.

bu avam insanlar patron oluyor sonra otorite gibi çıkıp iş beğenmiyorlar diyorlar. la bi gidin allah rızası için.

mesleki anlamda iş bulmak zorlaştı bence , bulunsa bile işveren asgari ödeyince insanın çalışası gelmiyor

@bohr atom modeli +1 demeye geldim. kalbur üstü ortalama bir üniversite olduğu sürece iş kesinlikle işte öğrenilir. 5 yıl deneyimli gerçekten işini seven herkesin mezun olduğu üniden bağımsız yakın seviyelerde olacağını düşünüyorum. en azından belli bir tatmin edici standarda kadar bu böyle. müdürlük, şeflik, hatta belki ceolukta falan ise maalesef okul bir tık etiket olduğu için orada iş değişebilir ama normal çalışan için bir fark yok.

Evet insanların asgari ücretle günde 10 saat eşek gibi çalıştırılıp üstüne mobinge uğradığı ve asla saygı görmediği, kendini mutlu hissedemedigi, kendine ayıracak enerjisinin kalmadığı, hobiler edinemediği, ayda bir kitap almak için bir kez tiyatroya sinemaya gitmek için bile bütçe ayıramadığı işleri beğenmiyorum.

İnsan en alt kademede başladığı en dandik işte bile bu kadar sömürülmeyi haketmez. İnsanlar hemen cebim dolsun aman da hemen ceo olayım derdinde değil, gencecik yaşlardayız bir işe girdiğimizde bu gençliğimizde enerjimiz varken biraz hayatın tadına bakabilecek imkan istiyoruz. Kırk yılda bir tiyatroya gidince bile insan ne kadar iyi hissediyor. Bunlar ihtiyaçtır. Kitap alışverisi ihtiyaçtır.

Ama bunlara gelene kadar yeni işe girmiş asgari ücret alan bir insan bir ayda alması gereken protein miktarını bile karşılayamıyor. Haftada bir et yemek balık yemek, düzenli bir şekilde kandaki besin denğerlerini koruyabilecek kadar kuru yemiş tuketebilmek lüks değildir. Kimse bunları konuşmuyor. Bunlara lüks değil demek bile abes geliyor kulağa artık. Bu ülkede lüks anlayışı değişti insanların. İnsanlar iş beğenmiyor diyen biri o parayla ve o eforla kendisi nasıl yaşardı biraz empati yapsın.

Arkadaşın bayağı cahilmiş. Gebze'de, Tuzla'da ortalama bir fabrikada işçilere sigortasından tatiline, servisinden yemeğine kadar hak veriliyor. Adam fındık için Karadeniz'e mi gitsin yol, yemek, tatil, belki sigorta bile olmadan? Ülkede işsizlik yüksek. Çevrenizde insanlar iş beğenmiyor diyen biri varsa hayatınızdan çıkarın.

yazılanları görünce insanın içi sıkılıyor hakkaten. biz şu an teknikere 7 8k TL maaş veriyoruz ona rağmen gelip tehdit ediyor gidicem diye. biz de yolun açık olsun diyoruz. insanoğlu hep ister de serde biraz arsızlık var malum..

mavi yakadaki haklar beyaz yakada yok. bu ülkeyi sırtlanan okumuş beyaz yaka kesimdir. kimden bu kadar vergi alabiliyorlar başka? mavi yaka işi bırakırım diyince fabrikaların götü atıyor, beyaz yaka sigara molasını 2 dakika uzatsa kapının önünde.
tamamiyle sömürü üzerine konulmuş yalan titlelar varken kim neyi beğensin allah aşkına?

bu kavram çok yanlış anlaşılıyor bence.

beğenilmeyecek işi beğenyemeyeceğiz elbette. o zaman hiç iş görüşmesi olmasın vs. iş verenler artık karşı tarafın seçme şansı hiç yokmuş gibi düşünmeye başladı. siz iyi misiniz ya?
biri beğenmez öteki beğenir. nasıl ki siz kötü (?) çalışanı beğenmiyorsunuz, çalışanlar da bazı işleri beğenmiyor bazılarını beğeniyor bundan doğal ne var?

tabiiki beğenmeme hakkı var herkesin.
beğenen insanı bulup çalıştırsınlar o zaman.

Veri filtreleme yapıp "abc" özel filtresi ile sadece görünür hücreleri kopyalayıp farklı bir sayfaya yapıştırmak mümkün.

Böyle oluyor; ibb.co
Tablo boyutuna göre sütunlama yapması ayarlanır.

Büyük firmalar incik boncuk ufak satışla uğraşmaz. Bayileri ve dağıtıcıları vardır. Onlar uğraşır. Üretici karını koyar toptan satar. Kolay değıl dağıtım pazarlama satış sonrası takibi filan

Tahminen satış hacmi nedeniyle büyük marketlerin (hepsiburada, n11 vb. gibi) sağladığı taksit, indirim vb. avantajları kendi sitelerinde yapmaları onlara daha pahalıya geliyor olabilir. Bir de işin lojistik boyutu var ki en büyük neden bu olsa gerek. Yani atıyorum, samsung bütün elektronik cihazlarını sadece kendi sitesi üzerinden satmaya kalksa bunun için birçok ek operasyonlara (depolama, kargo, müşteri hizmetleri vb. gibi) ihtiyaç duyacak. Ama zaten bu operasyonları yoğun bir şekilde yapan koca koca marketler varken, onlardan faydalanmak yerine kendi mağazasını oluşturmak sürdürülebilir olmayabilir. Gerçi yapanlar var (Apple, Huawei, vb.) ama Apple Store fiyatları rekabetçi değil. Yani durduk yere "sepette %5 indirim" diye bir olayları yok.

asus monster filan kendi sitesinde laptop da satıyor ama o kadar alınmıyor. banka kredi kartları hb gg n11 gibi sitlere kampanya yapıyor taksit yapıyor

çünkü senin alacağın bir tane hadi diyelim beş tane. kendi pazarlama ağını oluşturmuş toptancının alacağı bin tane.
sen olsan kime satarsın?

Herşeyi boşverin, bu bir reklam yöntemidir. Düşünsenize, herkes gelip sizden ürün alıyor, her kesimin gözü önünde. Marka bilinirliği açısından önemli bu. Heryere mağaza açmak gibi lüksleri olmadığına göre?

Mesela samsung dese ki ben mağza açacağım, ancak oradan temin edebilirsiniz. Iğdırdaki müşterilere nasıl ulaşacak? Yerel telefoncularla her kesime ürün temin edebilmek varken...

Bizim millette araciyi ortadan kaldırma hastalığı var.
Aracılar ortadan kalkarsa herkes refaha erişecek sanıyorlar. meyve, sebze, et, tavuk, giyim, elektronik ne varsa üreticiden tüketiciye aracısız ulaşsın istiyorlar.
Üretici kişi veya firmaya ekstra iş yükü olacağı ve yine masraflı olacağını ve daha az efektif olacağıni düşünmek çok mu zor.

ihtisaslaşma meselesi.
üretim yaparken sadece kaliteye değil, aynı zamanda en kısa zamanda, en fazla miktarda ürünü yetiştirmeye de odaklanırsın. bu da elinde aynı türden çok fazla miktarda ürün birikmesine sebep olur. bunları toptan satarsın.
perakende satış içinse bol renk, bol çeşit gerekir ki son kullanıcı kendine uyanını alsın.

apple yapıyor

www.youtube.com

Khan Academy'nin sesi diye aratınca şak diye çıkıyor.

Adobe Reader ile belgeye sağ tıklayıp "saat yönünde döndür" dediğin zaman tüm sayfalar döner. Sağa dönükse saat yönünün tersine de döndürebiliyorsun.

@himmet

aptal gibi macin preveiwi ile denediğimden yapamadım ama kesin onda da vardır ben bulmamışımdır. bu soruyu da silmeyim de ibreti alem olsun..bu kadar basit bişi de göremedim..teşekkür ettim.

Mac'in Önizleme uygulamasıyla açınca da solda sayfaların küçük resimlerinin olduğu bölümde herhangi bir sayfaya tıkladıktan sonra Cmd + A yapıp hepsini seçtikten sonra sayfayı döndür butonuna basabilirsin. Hepsi döner.

1) Evet, PS5 aldığında hesabında olan oyunların çok büyük bir bölümü (%99 kadarı deniyor) PS5 ile oynanabilecek.

2) PSN hesabınla PlayStation Store'da oturum açarak aylık oyunları satın alıp (para vermeden tabii ki) hesabının kütüphanesine ekleyebilirsin. PS5'i alınca da oynayabilirsin. Plus üyeliğinin bitmemiş olması gerekiyor sadece.

Yapıştır

Bende 2016 modeli var, ben baya memnunum araçtan. LPG uyumu olsun, az yakması olsun gayet memnun edici. C segment aracı olan bir arkadaşım, şoför koltuğuna oturunca, c segmenti gibi ön kısmı, ferah dedi. Arka kısım tam bir b segment ama. Bagaj da sınıfının en genişiydi ben aldığım zaman.

Genel olarak öneririm, ilandaki araba da temiz gibi.

Bence alınabilir. Hasarı pek önemsenecek gibi değil. 5-6 yaşlarında otomatik araçların fiyatları aşağı yukarı bu şekilde. Siyah renk seni üzmeyecekse başka bir problem yok. Siyah renk aracı yıkattığın gün kirlenir. O yüzden söylüyorum bunu da.

Kia en sorunsuz markalardan biri, ablamda ceed vardı, direksiyon ısıtması bile vardı. Benim sonraki aracımda muhtemelen kia olacak

riskli.

kış lastiği sadece kar için değil. Zaten düşük sıcaklıkta yol tutuşu çok azalır. Riski ama gidilebilir. Ana yollarda sorun olmaz. Zaten birçok araç ana yollardan geçtiği için asfalt biraz da olsa ısınmıştır. Ara yollarda dikkat.

kesinlikle riskli, bir çok bölgede buz ve kar var yerlerde. kış lastiğin yoksa çıkma.

hava on derecenin altındaysa kış lastiği kullan. kış lastiğinin karla buzla alakası yok. hava sıcaklığı düşerse kullanırsın. yoksa kuru havada da kış lastiği kullanman gerekir mesela hava 0 dereceyse.

kendinizi gectim baskalari icin bile risk, o yuzden cikmayin

yollarda en ufak bir sıkıntı bile yok.
yağmur yağarken bile daha çok şey var yollarda.

gittim geldim, sorun olmadı.
havalimanına doğru biraz kar yağışı vardı ama onda da sorun yoktu.

risk içerecek en ufak bir durum yok, herkesin bilgisine.

Chrome'da böyle bir özellik yok. Eskiden Firefox ya da Microsoft Edge falan kullanıyor olabilirsin.

Sekmelerin hepsini kapatmayı önlemek için şu siteyi sürekli açık tutarsan Chrome'u kapatma düğmesine bassan bile sorar:
maki-chan.de

Bu siteyi ayarlardan "açılış sayfası" olarak ayarlarsan her açılışta otomatik kendini açar.

İstemeden kapatırsanız Chrome’u tekrar açıp Ctrl-Shift-T yaparsanız tüm sekmeler yine açılacaktır.

açıldığında eski sekmeleri geri yükle ayarı yoksa oluyordu eskiden. şimdi durum ne bilmiyorum. çok eski dediğim

Better Call Saul açık ara.

Better call saul bence breaking bad'den bile iyi

Narcos ilk 2 sezon mini dizi niyetine atılır. BCS bambaşka. Breaking Bad fanı olan birinin izlemediği her an kayıptır.

Narcosun ilk sezonları güzeldi.
Better Call Saul, Breaking bad'i de izlediysen oldukça iyi.
Narcosun 1. ve 2. sezonu bitir zaten asıl olay bitiyor ondan sonra uzun soluklu BCS ye başlarsın

my frieeeeends

anaaa, of the world diye bitiyor sandım ama değilmiş.

Ben önce ov dı wööörl diye bitiyor sanıyordum, albüm versiyonunda öyle bitmiyor

Fakat yaygın olan live aid versiyonunda öyle bitiyor
youtu.be

Wembley 86 da da öyle bitiyor
youtu.be

Akıllarda öyle kalması normal geldi bu yüzden :)

"'Cause we are the champions" diye bitiyor gibi hatırladım.

The Mandela effect. Yani Herkes tarafından yanlış hatırlanan şeyler.
Genelde Of the world'le bittiği sanılıyor ama "dan" diye alakasız bir şekilde bitiyordu galiba. We are the champions son sözler

Hayır.

seyahat sonrasında para çekiyor.

mauriceausum.com

Kült film demek kabaca kendi izleyici kitlesini yaratmış, sinematik kalitesi haricinde belirli sebeplerden ötürü diğer filmlerden ayrılmış film demek. O listedeki her film kült film değil. Kült film iyi film olmak zorunda da değil. Bir nevi kendi "alt kültürünü" yaratmış, belirli sayıda (ve bu sayının çok olmadığını söylemek lazım) bir insan tarafından aşırı değer gören filmlere deniyor. Bir film kült oldu diye çok iyi bir film olmak zorunda değil yani.

Ama kült filmleri izlemek sinema sanatı için önemlidir, alternatifleri, uçları görmek açısından. Mesela salo o le 120 giornate di sodoma bir kült filmdir ama hem herkese hitap etmez hem de hiçbir otoritenin en iyi film listesinde yer almaz. Buna rağmen sinema ile ilgilenenler bu filmi bilir ve çeşitli yönlerden takdir eder ya da eleştirir; sinema sanatına katkı yapmıştır.

Kült filmleri izleyip beğenmek için değil perspektif katması için izlemek lazım. Bence sen şu aşamada festival filmlerine giriş yap, sonra kültlere bakarsın.
Cannes, venedik, berlin, toronto, sundance gibi festivallerde yıl yıl hangi filmler ödül almış onlara bak onları izle derim. Sonra kültlere de bakarsın.

Top 100 derken Top 250'yi mi kastettin acaba? Çünkü ilk 101-250 aralığında müthiş filmler var.

Birkaç örnek vermek gerekirse;
139. A Beautiful Mind
152. Shutter Island
157. V for Vendetta
167. The Truman Show
219. Into the Wild
230. Rocky

Bunlardan daha güzelleri de vardır ama izlemediklerimi yazmadım. Bir de çok hızlı göz gezdirdim, bunlar dikkatimi çekti.

kült film iyi film ya da çok izlenen film demek değildir. jux iyi açıklamış. yanlış kullanılıyor her yerde.

nereden başlayacağınızı hiç bilmiyorsanız top 250'den başlayın işte. şimdi daha ilk filmden tarkovski izle demek biraz mallık olur. yavaş yavaş girmek lazım bu sulara.

Mesela true romance kült filmdir ama ilk yüzde yoktur.

(bkz: the room)
www.imdb.com
örneğin bu film de külttür. O kadar kötü ki yurtdışında kulüpler var, her yıl buluşup bu filmi izleyip perdeye plastik kaşık fırlatıyorlar (filmin içindeki bir durumdan dolayı böyle bir espri gelişmiş) :D gibi.

Jux'un açıklaması doğru kesinlikle.

billions
cardinal
snowfall

www.imdb.com

Chernobyl
Better Call Saul
The Queen's Gambit
Dark

the marvelous mrs. maisel
the boys
şahsiyet
masum

Better caul saul +1
Tabula rasa
Black mirror (bilmeyen kalmamıştır fakat kesinlikle izlenmeli)
Bodyguard

İcat edilemez bence

2- 1900'e gittim, ben yokum nolacak

geçmişe seyahat mümkün değildir.
eğer mümkün olsa şu an gelecekten gelen ve ben şu zamandan geliyorum bık bık bık diye böbürlenen bir sürü yurdum magandasıyla muhattap olurduk.

1) ne farkeder? devletler şirketler ile şirketler devletler ile çalışıyor. Kar odağında kim olacaksa onun kontrolünde olur.

2) bu pek olacak bir şey değil.

3) geçmişe gitmek pek çok teorik ve pratik nedenle pek mümkün değil. Ama geleceğe doğru hızlanmak daha olası.

1) Özel girişim icat eder bence.

2) Zamanda geçmişe gitmek teorik olarak Einstein-Rosen Köprüleri ile mümkün. Bu da o kadar teorik ki yani pratik olarak bir halta yaramıyor desek abartmış olmayız. Henüz kara deliğin varlığını bile yeni görüntülüyoruz. Bu kara deliğin bir solucan deliği olduğunu anlamamız lazım önce. Öyle olduğunu kanıtlasak bile bir kara delikten (ya da solucan deliğinden) kurtulabilmek için sonsuz enerjiye ihtiyaç var. Kütlesiz ışık bile kara delikten kaçamıyorken bizim zamanda geriye gitmek için kara deliğe girip diğer taraftan sağ çıkabilmemiz şu an imkansız gibi görünüyor. Ama "bozma kardeşim, eğleniyoruz şurda." diyorsan bilim kurgu olarak düşünürsek, evet bitcoin alırdım. Bir de TKURU falan alırdım. Çünkü bu ikisinin ne zamanlarda hangi fiyatlara geldiğini çok net hatırlıyorum. Bir yere bakmama gerek olmazdı. Bir de önemli maçların sonuçlarını hatırladığım için bahisten de para kırabilirim. Ama bunun zaten yapılmışı var. Bkz: Geleceğe Dönüş 2

3) Geleceğe gitmek teorik olarak zor değil. Herhangi bir şeyi rölativistik hızlara çıkardığında zamanda ileriye gitmiş oluyor zaten. Geçmişe gitmek, özellikle bir makine ile geçmişe gitmek yukarıda da bahsettiğim gibi şu an bence mümkün değil. Işığı, kara maddeyi, kara enerjiyi vs. daha iyi anlayabilir de bunları kullanabilirsek o zaman sonuçlar değişebilir. Şu an 'sonsuz enerji' diye bir şey olmadığı için bırak kara delikten çıkmayı, kütlesi olan bir cismin ışık hızına ulaşması bile imkansız.

Not: Bu soruyu daha önce sormuş muydun, yoksa ben dejavu mu oldum?

Sormuştum himmet dayı, kendimce bir şey denemek için

bana mümkün gelmiyor çünkü zaman diye tanımladığımız şey aslında dünyanın güneş etrafındaki yer değiştirmesi yani zaman kavramı tamamen insan uydurması bir olay.

geçmişe gitmek olmayacak öyle olsa gelecekten gelenler olurdu. ama geleceğe gitmek olabilir bekleyip görelim.

@basond

Einstein'ın kemikleri sızladı şu an. Zaman evrenin bilinen 4 boyutundan biri. Bizim ölçüm olarak kullandığımız kavramdan çok daha farklı bir şey.

Biz aslında şu anda belediye otobüsüne bindiğimizde bile zamanda yolculuk ediyoruz. Kazandığımız hızdan dolayı zaman durağan birine göre daha hızlı ya da yavaş akıyor (neden hızlı ya da yavaş olduğunu açıklayacağım). Ancak bu değişim o kadar az ki nihai bir sonuç yaratmıyor. Biz örneğin saniyede 100 bin km hıza ulaşabilirsek o zaman önemli ölçüde bir fark ortaya çıkar ve böyle bir araç ile zamanda ileriye gidebiliriz. Ama gittiğimiz yerden geri gelemeyiz. Bir de geleceğe dönüş filmindeki gibi paralel bir evrenden bahsetmiyoruz. Yani geleceğe gittiğimizde oradaki yaşlı halimizle karşılaşmıyoruz. Zaman bizim için çok daha yavaş akacağından bizim için 1 yıl geçtiğinde durağan kişiler için (atıyorum) 30 yıl geçmiş olacak. Zamanda 29 yıl ileri gitmiş olacağız.

Otobüse bindiğimizde durağan kişilere neden zaman daha yavaş ya da hızlı akar? Yani yavaş akması normal de, neden hızlı dedim? Bu da tamamen nereden baktığına bağlı. Yani ben otobüse binip bir yönde 90 km/sa hızla gidiyor olabilirim ama dünya güneşin etrafında, güneş de samanyolu galaksisinin kütle merkezi etrafında hareket ediyor. Dolayısıyla otobüste bir yöne giderken, durakta sabit olarak bekleyen birine göre bağıl hızım daha yavaş olabilir. Bu da zamanın benim için daha hızlı akacağı anlamına geliyor.

Şunu da ekleyeyim; geçmişe gitmek teorik olarak mümkün. Yani "geçmişe gitmek mümkün olsa birileri geçmişe gelirdi" demek çok mantıklı bir çıkarım değil.

Einstein-Rosen köprüsü ile geçmişe gidilebileceği düşünülüyor. Bundaki mantık da şu; bir kara delik düşünün. Uzayı öyle bir büküyor ki, uzay dokusu ikiye katlanıp diğer tarafından 'beyaz delik' denilen bir çıkış oluşuyor.

Görsel: www.fizikist.com

Şimdi şöyle bir senaryo uyduralım; diyelim ki güneşin yüzeyine bir gezegen çarptı ve güneşin o bölgesinden bir parça kopardı. Biz bu olayı dünyadan, yaşandıktan yaklaşık 8 dakika sonra gözlemleyebiliriz. Çünkü dünya ile güneşin arasındaki mesafe yaklaşık 149,6 milyon kilometre. Diğer bir deyişle 8 ışık dakikası. Şimdi; bu olay yaşandı ve biz gördükten sonra 10 dakika zamanda geriye gidebildiğimizi düşünelim. Güneşe bakacağız ve olayın yaşanmadığını göreceğiz ve saatimize baktığımızda 2 dakika sonra bu olayın yaşanacağını söyleyeceğiz. Ancak bulunduğumuz mekanda zamanda geriye gitmek imkansız. Bunun yerine Einstein-Rosen köprüsü sayesinde evrenin başka bir yerine, güneşte yaşanan olayın görüntüsü henüz oraya ulaşmamışken gidersek o olayı gözlemlemediğimiz için geçmişe gittiğimizi söyleyebiliriz.

Görelilik kuramı diyor ki; ışık hızına yaklaştıkça zaman daha yavaş akmaya başlar. Işık hızında zaman durmalıdır. Şimdi biz ışık hızıyla gidip -atıyorum- 10 dakikada varabileceğimiz bir yere, ara bir geçit kullanarak 5 dakikada gidersek buna zamanda geriye gittim diyoruz. Ancak zaman ve mekan birbirinden bağımsız olmadığı için o gittiğimiz yer aynı yer olamaz. O yüzden pratik olarak bilinen bir yerdeki geçmişe gitmek mümkün olmasa da teorik olarak evrenin başka bir yerinde aslında yaşanmış bir olayı yaşanmamış olarak gözlemleyebiliriz.

@himmet dayı
hocam ben kuantum görelilik vs gibi konularla ilgiliyim ama böyle ilkel görmek beni mutlu ediyor.
teşekkürler detaylı cevabın için hepsini okudum.

Einstein'in teorisini tam anlayalım önce
zamanlar arası seyahat "maddesel boyutta" mümkün olabilir.
yani bir atom belki karadeliğin bir ucundan diğer ucuna kadar gidip zamanda yolculuk yapabilir.
ama insan veya herhangi bir insan yapımı bir madde/alet yapamaz.
Işık yapamıyor öyle düşünün, o yüzden "kara" delik.

Zaman
youtu.be

Geçmişe dönüş
youtu.be

Bataryası çıkabilen bir cihaz ise bataryayı çıkarıp açmaya çalış. Normalde açılması lazım, şarj cihazını takınca direkt AC güce geçer çünkü.

@himmet dayi+ ek olarak şarj kablonda da temas problemi olabilir. bir tamirciye baktırabilirsin elektrik alıp almadığına.

mümkün

PSN hesaplarında birincil hesap ve ikincil hesap diye bir ayrım var.
Atıyorum sen kendi hesabınla bir oyun aldın ve arkadaşının da bu oyunu oynamasını istiyorsun. Senin hesabın ile bu oyunu oynayabilir. Bunu yapmak için kendi cihazında senin hesabınla oturum açacak. Ancak oturumu ikincil hesap olarak açacak. Çünkü bir hesap sadece bir cihaz üzerinde birincil hesap olabilir. Aynı hesap başka cihazlar üzerinde ikincil olarak kullanılabilir.

İkincil olarak oturum açılmış cihazlarda, o hesabın satın aldığı oyunlar oynanabilir. Bunu yapmak için tek şart ikincil hesabın sürekli internete bağlı olması. Birincil olarak oturum açılmış cihazlarda internete bağlı olma koşulu yok.

Not: bir hesapla aynı anda sadece tek cihazda oynanabilir. Ancak birincil hesabın oturum açtığı cihazda internete bağlı olmadan oyun oynanırken diğer cihazlara da oynamak mümkün.

Özet: Biraz karışık oldu ama başkası benim hesabı zaten kullanmayacak dersen istediğin şey mümkün. Ancak PSN kardeşliğine de bakmanı öneririm. İki kişi bir araya gelip oyunları yarı yarıya ödeyerek alıp aynı anda oynayabilirsiniz.

araba güzel ama biraz daha kolay satılacak bir şey alman daha iyi olur düşüncesindeyim.

60 bin tlye

focus
accent admire
megane 2
clio falan alınabilir

araç ile ilgili herhangi bir şey söylemeden önce, galeriden araba almayın. ötesi yok.

araç çok küçük ve piyasası parçası sorun olabilir. b segmentine çıkmaya çalışın. 2007 sonrası yaris 1.0 bulunamaz mı bütçelere?

ayrıca galeriden araba asla almayın +1

@tabii lan manyak mısın
çok teşekkürler ama sedan düşünmüyorum yazmayı unutmuşum. hback bana daha uygun.

@yky
çok yakın akrabası galerici olan biri olarak ne demek istediğini çok iyi anlıyorum.

@signore
yaris'e de bakacağım.
(hatta şu an bakıyorum, gerçekten daha iyi görünüyor. rakamlar da makul. çok teşekkürler)
edit 2: yok, yaris'ler az daha pahalı. biraz yukarı çıkmak gerekiyor.

Bütçe çok düşük aslında ama bu bütçeye bu araba alınmaz.

Arabanın 4 kazası var. İkisinde hasar bedeli yazıyor. Sadece ikisi bile 13.500 lira tutuyor. Şimdi 13.500 lira az gibi gelebilir ama aracın kaza yaptığı tarihte bu arabanın fiyatı zaten maksimum 20 bin lira falandır. 2012'de ben 2006 dizel fiesta'yı bile 19 bin liraya aldım. Bu araba A segmenti ve benzinli. Yani aracın kaza masrafı bedelinin %70'i kadar neredeyse.

Eksper raporuna baktığımızda kaput ve ön çamurlukların değiştiğini, sol ön kapının da boyalı olduğunu görüyoruz. Yani bu araç yaptığı kazada kokpite kadar içeri girmiş. Dolayısıyla mekanik aksamın her türlü sürprize açık olduğunu söyleyeyim. Yani 56 bine bu aracı alıp bir 56 bin de ön takımlara masraf yapabilirsin.

14 yaşında araçta elbetta kaza, boya, değişen olabilir ama kaput değişmiş ise ve özellikle kaputla beraber ön çamurluklar değişmişse o araçtan hayır gelmez. Tecrübe ile sabittir.

Almayi dusundugunuz arac buysa tavsiye etmem. Onden kazali ve belli ki ciddir bir kaza. Sase uclarinda islem oldugundan bahsedilmis. Bu butceye 2004-2005 model daha uygun bir sey alabilirsiniz bence. Bunu kesinlikle almanizi tavsiye etmem.

Bence bu arabaya yanaşmayın, arkadaşlar sorunlarından bahsetmişler.
Ek olarak ise motor gücü de çok düşük. Sollama yapmaya kalsanız sollama yapamazsınız o derece. Kullandığınız şehirde trafik azsa sorun değil ama yoğun trafikte zorluk çekersiniz

çok teşekkürler yorumlar için.

rapora ben de göz attım @himmet dayı'nın dikkat çektiği noktaları pas geçtim.
benim kafa bugünün değerlerine gitti, kazanın tarihine bakmamışım.

2004, 2005 model araç alacağımı sanmıyorum. 2007'den eski araba almamak şeklinde bir düşüncem var.

motor gücünün azlığı, aracın kendisinin küçük olması gibi şeyleri çok fazla önemsemiyorum, kullanım tarzım ve amacım orayı tolere eder. ancak asla ama asla istemeyeceğim şey aracın başıma bela olması. o yüzden gerekirse bütçeyi arttırıp sorun çıkarmayacak bir şey alabilmek için beklerim. hiç acelem yok.

İnce ve hafif diye Macbook Air'e o kadar para verip kapaklarla tekrar kalınlaştırmak bana çok mantıksız geliyor. Ekran için koruyucu filmi bir yere kadar anlarım da, dana gibi plastik kılıfı takacaksan niye macbook air?

Ben 6,5 yıldır pro modelini kullanıyorum. Ekranda ufak ufak çizikler oluşmuştur ama ekran açıkken belli olmuyor. Yani benim gözüme takılmıyor demiyorum. Çok dikkatli baksan bile çizik olduğunu anlaman imkansız. Zaten kasası da dandik plastik olmadığı için kolay kolay zarar görmüyor. Yani 6,5 yılda kasanın alt kısmında 1-2 çizik oluştu. Üst kapak hala sıfır gibi duruyor. O yüzden dış koruyucu önermiyorum. Sadece taşırken çizilmemesi için deri kılıflardan alınabilir.

Ekrana da jelatin bence gerekli değil. Silerken ekrandaki tozları bastırmadan alıp daha sonra nemli bezle ekranı sildikten sonra dikkatlice kurulayınca çizilmesi zor. Zaten dokunmatik ekran değil. Ekranı çizecek bir etkileşim olmuyor.

www.youtube.com
twitter.com

Ahmet Mergen'i takip ediyorum. Her hafta Pazartesi, Çarşamba, Cuma günleri 16:00'da EkoTürk'te program yapıyor. Birkaç saat sonra da youtube'a düşüyor. EkoTürk youtube kanalı.

Rojbasa güldüm. Belki de sen çok beyaz türksün otomatik pilota geçiyor olabilirler.

Bu soru bana çok absürt geldi. Herkesin (neredeyse) Türkçe bildiği ama bir kesimin Kürtçe bilmediği bir yerde Türkçe konuşulmasını niye bu kadar garipsedin?
Fırıncı Kürt olmayabilir bu arada. Diyarbakır'da yaşayan herkes Kürt mü?

sadkbashdasd :D Allah ta seni güldürsün.

Sanki aborjinlere gitmişsin :D Bu arada kürtçe konuşan iki arkadaşım bile anlamıyorlar birbirlerini, dert etme :)

new mexicoda kimsenin ispanyolca konuşmaması sorunsalı. türk toprağı oralar. ne bekliyordun?

60-70 yaş ve üzeri olmadığı sürece herkes Türkçe biliyor. İnsanlar genelde tanıdıkları ile Kürtçe konuşmayı tercih ediyorlar. Dükkana giren kimseyle göz aşinalığı yoksa Kürtçe iletişim kurmaz esnaf. Ya da ben gittiğimde böyle denk gelmişti.

"selam sana demir pençe" diye girseydin fırına abi. türkiye orası, insanlar kimle kürtçe kimle türkçe konuşması gerektiğini biliyor bu bir, ikincisi siz yanlış anlamayın diye aralarında da kürtçe konuşmamışlardır.

tunceliliyim. orda bile insanlar kendi aralarında konuşurken karşılarında yaşlı biri yoksa en fazla yarı zazaca yarı türkçe konuşuyorlar. dil bilmeyen yanlış anlamasın diye türkçe dışına çıkmıyorlar.

abes olduğuna katılıyorum, yani insanların hayatlarında rahat etmeleri için türkçe öğrenmeleri gerekirken, 2 dili öğrenmek istememesi yeni nesillerin bunu çok kafaya takmaması sebebi olabilir.

soru da bazı cevaplar da çok komik.:))) o bahsettiğin duyguyu yaşayacağın yer diyarbakır değil, hakkari şemdinli mesela. farklı kültür, farklı dil, farklı giyim tarzı vs..

kurtcenin alt dallari var kirmanci sorani bir de zazaca da giriyordu sanirim. kaldi ki turkiye'nin resmi dili turkce zaten. farkli dil konusan birini duyarsan 70 yasin ustundedir muhtemelen. soyle dusun, bir genc neden turkce+ingilizce ogrenmek varken turkce+kurtce ogrensin?

Eşimin ailesi kürt ve diyarbakır’da yaşıyorlar. Kürtçe konuştuklarını hiç duymadım:)

sen rojbaş deyince adam da yaşı 45 üstüyse eğer "bu ya jitem ya polistir" diye düşünmüştür. :)) tam bir umut sarıkaya karikatürü

Esnafın çoğu ya kurmanci ya da zazaca bilir. sana kürtçe cevap vermemelerinin nedeni muhtemelen tipinden ve aksanından dolayı senden şüphelenmeleridir. esnaf olmayan halkın bir kısmı hiç kürtçe öğrenmemiştir. ama büyük kısmı bilir. bilmesine rağmen konuşulmuyor eskisi gibi. çünkü her yerde türkçe var artık. hiç türkçe bilmeyen biri bile whatsapp'ta durum paylaşırken hislerini türkçe yazdırır çocuğuna. yıllardan beri anadilde eğitim diye siyaset yapmalarının nedeni budur.

Kardeşini sen havalimanından alamazsın. Sadece bileti olan kişi sokağa çıkma yasağından muaf. Toplu taşıma ya da taksiyle gelmesi gerekiyor.

Kaymakamlıktan izin alınabiliyor. Arayıp öğrenebilirsiniz.

izin vermiyorlar kendi gelecek.

Şu video yardımcı olur: www.youtube.com

Apollo 13 (tom hanks)
Martian

martian, gravity.

Arrival
Coherence
Bu ikisini kesin izle

iki gün önce apollo 13'ü izledim ve ulan şu olaylar harbiden yaşanmış yav diye iç geçirdim. ayın etrafında döndükleri sahne mükemmeldi. öneririm.

Contact da güzel.

Hemen yeni film izlemek yerine interstellar dan yola çıkıp bir şeyler okumak izlemek güzel oluyor

Neil degrasse de tyson ın videoları
youtu.be


Filme danışmanlık yapmış astrofizikçi kip thorne un da science of interstellar kitabı var

Zaman
youtu.be

First Man

www.imdb.com

Moon

gattaca

aklıma geldi first man de iyidir. aya ilk inişi anlatıyor.

ne sorduğuna göre değişir. uzun uzadıya konuşulmaz ordan.

iş ilanı oluşturmuştu o sebeple yazıyordum ik ya , ik işe alımda mühendis alırken şantiye şefinin onayını almak zorunda mı bu arada ?

çalışılacak bölümün baş sorumlusunun onayı olmadan işe alım olmaz zaten. tabii ki onayını almak durumunda.

Okyanus otesi, algi oyunu, bunlaar

Terörist

Sehven

Selam ve dua ile

istisare
velev ki

yerli ve milli
dış mihrak
büyük resim
kavas
türbanlı bacı
batının oyunları

edit: hasbihal var bi de, en ayar olduğum kelime.

yerli ve milli

fetö

yerli ve milli

algı

Eyyy

Noktasında
iltisaklı

Akil, açılım

Noktasında
Yerli ve milli
Hamdolsun biz

kalkışma

takiyye
surc-i lisan ettiysek affola

fıtrat.
bunlar.
onlar.
biz yaptık biz.

Mes'ele

biat

mutmain
teget gecti
beka

Görevden af talebi

mazlum kesinlikle bir numarada bence.

algı operasyonları

yerli ve milli

paralel
külliye

Samîmîyyet
As'la
Layüsel

zamanlaması manidar, faiz lobisi, monşer, birtakım odaklar

Parsel parsel
Kupon arazi

bay kemal

beka

Khk
Kayyum

Vatan haini
Din kardeşlerimiz
Toplumsal ahlak yapımız
Milli değerlerimiz

En sevdiklerim bunlar sdjdjs

"algı operasyonu" ile "dış güçler" ölümüne kapışır.

biraz da benimsedikleriniz: acik ve net, guncelleme, noktasinda, inanca hakaret, algi yapmak, kisitlama, laikci, devlet eski bakani, siha, fetö, cumhurbaskanligi hukumet sistemi...

Duble yol

Lobi

Bence fark eder. Ofise gittiğim zamanlarda 10 saat aralıksız otursam da evdeki gibi kıçımın ağrıdığı olmuyordu.

Şimdi yeni bir işe gireceğim yakın zamanda. Evden çalıma yoğun şu anda. O yüzden şu linkini verdiğim koltuktan almayı düşünüyorum.

www.ikea.com.tr

Ancak sanırım iş yerinde ergonomi desteği olacak. Direkt koltuk mu alırlar, bir kısmını mı karşılarlar bilmiyorum. Ona göre alacağım.

Ben de yoga ve pilates yaptığım için sağlam kalırım zannediyordum ama neredeyse 1 yılın sonunda bittim. 4 gündür sırtıma bıçak batıyormuş gibi bir ağrım var. Ağrıdan ağlıyorum, eğilip doğrulamıyorum. Dün gece apar topar hastaneye gidip 1300 lira da para verince anladım ergonomik çalışma sandalyesinin kıymetini. Zamanında alsaydım, dün bu sıkıntıyı çekmeyecektim.
Ben de aşağı linkini verdiğim sandalyeyi almaya karar verdim araştırmalarım sonucunda. Kendini seviyorsan rahat bir çalışma ortamı yarat kendine.

www.ikea.com.tr

şunu alsam yeterli olur mu acaba www.ikea.com.tr
bin lirayı geçmek istemedim

Şimdi bütçe yoksa yoktur da hastane mevzusunu şu sebepten anlattım, ben de pahalı geldiği için almamıştım ancak aynı parayı hastaneye verdim. Do the math...
Ben buna benzer bir modeli denedim mağazada, çok rahat olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca bu modeli ikeadan başka yerlerde daha ucuza bulabilirsin. Boşuna 800 küsür tl verme madem buna.
Ekşi’de benim ve himmet dayı’nın önerdiği sandalyelerin karşılaştırmalı entryleri var. Bence bir bak. 500 tl daha az vermek için fayda sağlamayacak bir şey alma bence.

ben ikea dan ucuz bir tane var, mağazalarında da onu gösteriyorlar hep, onu almıştım. sırt kısmı iyi ama oturma kısmı iyi olmadığı için ince bir minder kullanıyorum.

ama böyle uzun süre evden çalışacağımı bilseydim daha konforlu bir şey alırdım. bir de minder ve sırtlık da alırdım. hatta ayak için yükseklik de alınabilir. bir de laptop için yükseltici de olabilir.

bu gönderdiğiniz beyazdan var bizim ofiste, rahat ama şahsen bence en önemlisi boynunuzu yaslayabilmeniz. kafa boşta olunca sorun yaşıyorum ben.

benimki şu, tavsiye ederim: www.ikea.com.tr

ben ofistekini eve getirdim bu arada, öyle bir imkanınız olsa keşke. fiyatlar uçmuş. 750 liraya mı ne almıştık biz bunu.

Uzun süredir evden çalışıyorum ve linki verilen "İKEA beyaz" denen JARVFJALLETi geçen sene eve aldım, hiç memnun değilim. Görünüşü güzel ancak o kadar, özellikle oturma yeri 1 saat kadar bile oturduktan sonra inanılmaz rahatsız, demir gibi. Bel desteği ve oturma desteği de denedim, hiçbir şey işe yaramıyor. Görsellik dışında F/P açısından oldukça vasat bence. 10 yıllık da garantisi var:)

Evdeki oyuncu koltuğunu satıp ikea Markus aldım,boynumu dayayabilirim diye ancak 1.87 boya kafi gelmedi Markus...Boynum yine boşta.Oyuncu koltuğundan sonra biraz da konforsuz geldi.
Ayarlanabilir kafalıklı koltuklara bakmanızı öneririm ,ayrıca laptopu ya da masaüstü pc ise monitörü yükseltmek şart.

bence hiçbir sandalye almadan önce bel desteği ve oturma simidi alıp evdeki koltuğunuzu bir deneyin.

oturma desteğini koyduktan sonra koltuğunuzun zemini yumuşak mı değil mi pek bir önemi kalmıyor zaten. bu ikisiyle belinizi koruyabilirsiniz. ama ileride sırtınız ve boynunuz ağrırsa yukarıdaki pahalı koltuklardan almanız gerekir muhtemelen.

www.medikalsat.com

www.trendyol.com

Bi yerde patlıcak. Bu senede sürer bu tantana.

Biz de yorum yapsak aptal aptal mı diyeceksin?

Bitcoin, Ethereum gibi piyasa değeri çok yüksek kripto paraların patlama gibi bir ihtimali olduğunu düşünmüyorum. Tamamen kişisel görüşüm.

bazı coinler düşüyor bazıları yükseliyor. onu da anlamıyorum. dolara bağımlı değil tam

too big to fail diye bir tabir var. zor ancak unutulmaması gereken her piyasanın manipüle edilebileceğidir. kenarda az param var değerini yitirmesin dersin koyar unutursun. ama al-sat yapacağım parama para koyacağım dersin o da olur. unutulmaması gereken bir yerde kazanan varsa bir yerde de kaybeden olur. mesele kaybeden olmamak ki illa ki olur. dediğim gibi manipüleye kurban da gidebilirsin ya da şansın yaver gider zamanında satarsın.

Himmet dayı aptal aptal dememin nedeni yatırım alanında bir iki ay önceye kadar hiçbir fikri olmayan insanların çok bilmiş bi şekilde fon yöneticisi gibi konuşmaları.

her konuda böyle insanlar :) yeni bi konu öğrenince insanlar seviyo muhabbetini. hele üc kuruş kar ettiyse piiiuu

defalarca patladı. ama uzun vadede hep kazandı.

4-5 senedir al/sat yapip takipliyorum. "pro" duzeyde degilim fakat bu isin patlamasi icin bence henuz cok erken.

Ama bundan sonra ne olur, bi sure altcoin party olur, birkac ay alan alir satan satar sonra bitcoin 20.000 altina iner, sonra ayi sezonu 1-2 yil surer. Sonraki patlamada 100.000 dolarlarin uzerine cikar. Ben elde duran fazla paranin bi kismiyla bir miktar btc alip uzun vade tutmanin kazandiracagi gorusundeyim.

Ama alt'lara Etherium ve birkac coin disinda girer miyim girmem.

Yıllardır her düşüşte patladı diyorlar, sonra daha fazla çıkıyor.

Gidiyor valla önünde bir engel görünmüyor. Şu fiziksel paralardan tamamen kurtulursak asıl o zaman görün şenliği.

elinde 3 kuruş olan bir çok insan gizli işsizliğini saklamak için yatırımcı triplerine girer, bu tüm dünyada böyledir.

patlayacak mı dersen normal şartlar altında patlaması lazım ama dünyanın en büyük ekonomisi olan abd'nin karşılıksız para basıp, halka yardım diye dağıtması gibi olaylar yaşadığımızdan her türlü balon uzunca bir süre daha gider muhtemelen.

Bu konuda bir ekonomist şu fıkrayı anlatmıştı.

Adamın biri pazarda eşeğini 100 liraya satmış. Alan kişi eşekle köye gitmiş, işlerini görmüş ve tekrar pazara gelip eşeği satlığa çıkarmış. Ancak pazarlık payı olsun diye fiyatına 200 Lira demiş. İlk satan adamda pazarda eski eşeğini görmüş. Bakmış ki 200 Lira Allah Allah demiş, bu eşekde galiba bir marifet var 1 haftada 100 den ikiyüze çıkmış der ve 200 Lirayı verip eşeği geri alır. Eve götürür bakar hiç bir marifet yok. Tekrar pazara çıkarır. Ancak kazıklandığı 100 liranın hatırına eşeğin ücretine 300 Lira der. Bir hafta önce eşeği 200 e satan adam galiba satmakla iyi etmedim. Bu eşekte özel bir durum olsa gerek der ve 300 liraya eşeği geri alır. Ancak evde eşeğin sağına bakar soluna bakar hiç bir özellik yok. Geri satışa çıkarar ve bu silsile komşularında araya girmesi ile devam eder ve eşeğin fiyatıda 1000 Liraya çıkar.O da ertesi hafta eşeşi geri almaya karar vermis. Bu alisveris her hafta fiyat arta arta devam etmis. Birkac hafta sonra pazara bir başka köyden Ahmet M. gelmiş. Ahmet pazardaki kalabaligin arasina dalinca bir de ne gorsun:
- "Al, al, al, sat, sat , sat" bağrışmaları arasında bir yaşlı eşek ve bu eşeğin 1000 Liralık satış fiyatı....!
Yanındakine sormuş
- "Hemşerim, bu yaşlı esek 1000 lira eder mi yahu?"
Adam hemen yanıtlamış;
- "Valla grafikler ortada. Bu eşeğin fiyatı 100 liradan başladi, 1000 liraya kadar geldi. Şöyle bir tekniğine bakarsan görürüsün. Eşeğin fiyatı 1000 Liradaki direncini kırarsa, 1500-1650 bandına kadar yolu var.

Bu konuda bir de Ekonomi Dünyasının İlk Spekülatif Balonu: Lale Çılgınlığı konusunu araştırmanı tavsiye ederim.

piyasa neye para diyorsa para odur.

Bence kripto para konusunun en sorunlu kısmı spekülasyonla dönüyor olması. Elon musk-dogecoin olayı en büyük örnek. Büyük balıklar, kripto paraları normal borsaya göre daha kolay ve hızlı speküle ediyor. Her yerde büyük balıklar ekmeği yerken geri kalan muhittin topalaklar kırıntıları yeme peşinde koşar ama burada durum daha da aşmış boyutta. Bütün piyasa spekülasyon üzerine kurulmuş.

Kısa vadede patlayacağını sanmıyorum, denildiği gibi uluslararası piyasada kabul görürse, kullanım alanı genişlerse bir sorun olmaz aksi durum soğuk duş etkisi yaratabilir.

Beni yavastan durtmeye basladiginda bitcoin $500 civarindaydi. Eninde sonunda kesin patlayacak diye diye 5 sene gecti, bu arada bitcoin 48bin dolari gordu.

Zamaninda kenera attiklari 3-5 coin ile yurtdisinda araba alan arkadaslarim var, araba bayilerinin kapisinda bitcoin kabul edilir yazilari asili. Artik is "kesin bir noktada patlayacak" olayini gecmis vaziyette gibi duruyor.

Lale cilginligiyla bunu bir tutmak sacmalik. Piyasa hacmi inanilmaz biyutlardaz birileri ciksa bile baskalari girip bitcoin aliyor.

"Patlamak" ile kasıt "sıfırlanmak" gibi bir şeyse, bence hayır. %10 geri çekilir, %35 düzeltme yapar, uzun süreli ayıda %85 çöker piyasa ama ben de patlamaz diye düşünüyorum. 2013 yükselişinde yoktum, 2017'den beri varım piyasada öyle ya da böyle, 2021'de de benim bir önceki dalgadaki halim gibi daha önce "parayı gecelik faize koyam, 3-5 de dolar alam"ın dışında finansal hiçbir şey yapmamış binlerce insan ve milyarlarca dolar dahil oluyor piyasaya. O bir yana, inanılmaz bir kurumsal para akışı ve tanınırlığı da var. Bir nevi ponzidir nihayetinde, erken girenler ve çökmeyi denemişli olanlar avantajlı, henüz tanışmış olup her şeyin sonsuza dek yükseleceğini umanların canı sıkılacak büyük ihtimalle öyle ya da böyle.

Hükümetler karşı hamle yapmadıkça, kendi resmi coinlerini çıkartmadıkça pek bir patlayacaklarını sanmıyorum, elimde param olsa kesinlikle bende üç-beş bir şeyler koymak isterdim.

borsada şöyle derler; "eğer bir hisseyi şirketteki çaycı bile duyup, aldıysa o kağıttan çıkmanın zamanı gelmiştir."

herkese bol şans.

uzun dönemde gelişerek gidecek ama eski döngüler gibi olursa tepeden (henüz oraya geldiğimizi düşünmüyorum ama geldiği noktada işte) %70-85 düzeltme yapabilen bir enstrüman bu. Ben 2018'de içeride kaldım iyi bilirim :D

sonuç olarak bitcoin gibi arzı sınırlı şeyler atıyorum 2030'da şimdikinden çok çok daha üst yerlere de çıkar, ama arada milletin hayatını etkileyebilecek kadar düşüşler de görüyor bunu bilin. (altcoinler daha da fena, keşke tepede her şeyimi btc yapıp öyle tutsaymışım demiştim)

elinde coinleri tutan biri olarak da henüz alt rally'nin geldiğini düşünmüyorum. Hala çok fazla para btc'de.

edit: tepeyi kestirmeye çalışan varsa, ben şunu takip edeceğim: www.lookintobitcoin.com

edit2: bence kullanım alanları da artıyor. Geçenlerde "avans hesap" kullanır gibi loan aldım (tabii elimdeki daha fazla coini teminat göstererek) onunla yatırım yaptım sonra geri ödedim. Baya kullanışlı olmaya başlıyor bu iş.

Ha patladi ha patlayacak, aptallik etmeyin donunuza kadar alacaklar diye diye izledik olay enteresan noktalara geldi.

2014-2015 gibi bir bitcoin ATMsi dikkatimi cekti kahve alirken, ustunde 600 kusur dolar yanip sonuyor, BTC o kadardi o zamanlar. Ya buna hangi salak gider bu kadar para verir diye icimden gecirdigimi net hatirliyorum. O gun 5 tane alsaydim simdi baya baya rahattim. Sans iste.